Bir toplumun geleceğini kavrayabilmek için, gençlerin sessizliğindeki derin düşüncelere odaklanmalıyız.
Günümüzde gençlerin siyasete ilgisiz veya kayıtsız oldukları düşünülüyor. Ancak durum, gençlerin siyasetten değil, siyasetin yüzeyselliğinden ve günübirlik çıkar hesaplarından bıktıkları gerçeği ile çok daha karmaşık. Onlar, eski politikalarla mesafeli bir duruş sergiliyorlar.
Siyasi aidiyet, yalnızca bir parti rozeti takmakla tanımlanamaz. Gerçek aidiyet, bireyin bir fikirde, amacın peşinde ve mücadelede kendini bulmasıyla mümkündür. İşte gençler, tam olarak bunu arıyor: Kendi seslerinin değerli olduğu, fikirlerinin karşılık bulduğu bir yaşam.
Bugün gençler, iklim değişikliği, toplumsal adalet, ekonomik belirsizlikler ve özgürlükler gibi birçok konuyu etkin bir şekilde takip ediyor. Kimi sokaklarda, kimi üniversite sıralarında, kimi ise sosyal medyada seslerini yükseltiyor. Ancak hepsinin kafasında tek bir soru var: “Bizi gerçekten duyan var mı?”
Siyasi aktörler, gençleri yalnızca seçim dönemlerinde hatırlamakla kalmamalıdır. Katılımcılığı, ortak aklı ve gençlerin dinamizmini merkeze almayan her siyasi hareket, gelecekte de aynı sorunlarla karşılaşmaya mahkûm olacaktır.
Gençler, gelecekten umutsuz değil; yalnızca o gelecekte söz sahibi olmak istiyorlar. Onlara fırsatlar sunmak, dinlemek ve dahil etmek hayati önem taşıyor. Çünkü bu ülkenin geleceğini gerçek anlamda değiştirecek olan, fikirlerini özgürce ifade eden genç bir nesildir.
