Antalya’nın önemli kültürel miraslarından biri olan Antalya Müzesi’nin yıkım kararı, kentte büyük bir tepkiyle karşılandı. Müze Çalışma Grubu, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerden oluşan bir bileşenle, bu kararın yalnızca mimari açıdan değil, kültürel ve toplumsal hafıza açısından da telafisi imkansız bir kayba neden olacağına dikkat çekti. Yapılan ortak açıklamada, yıkımın gerekçesi olan deprem riski raporunun yeterince şeffaf bir şekilde paylaşılmadığı, yapının bakım ve onarımla korunabileceği, ayrıca müzecilik anlayışının yıkımdan çok dönüşümü öngördüğü ifade edildi. Grup, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a çağrıda bulunarak, kararın gözden geçirilmesini ve müzenin korunarak geleceğe taşınmasını talep etti.
TÜRK MİMARLIĞININ ÖNEMLİ ÖRNEKLERİNDEN
Müze Çalışma Grubu, Antalya Müzesi’nin tarihi, mimari ve kültürel değerine vurgu yaptı. Yapının, Türkiye’de ulusal mimari proje yarışmasıyla inşa edilen ilk müze olduğunu hatırlatan grup, 1964 yılında düzenlenen yarışmanın jürisinde dönemin en önemli uzmanlarının bulunduğunu belirtti. Modern Türk mimarlığının önemli örneklerinden biri olarak kabul edilen bu müze, 1988 yılında Avrupa Konseyi tarafından “Yılın Müzesi” özel ödülüne layık görüldü. Müze, sadece bir sergi alanı değil, aynı zamanda kütüphanesi, konferans salonu, amfisi ve bahçesi ile sosyal ve kültürel bir merkez olarak da öne çıkmaktadır.
NEDEN KORUNMUYOR?
Müze Çalışma Grubu, Antalya Müzesi’nin tescil edilmemesinin, Adana, Bergama, Kayseri ve Hatay Arkeoloji Müzeleri gibi diğer müzelere kıyasla çelişkili bir durum yarattığını ifade etti. Bu durumun, kurul kararlarının nesnel kriterlere mi yoksa başka etkenlere mi dayandığına dair kamuoyunda soru işaretleri oluşturduğunu belirtti. Yıkım gerekçesi olarak öne sürülen “deprem riski” iddiasının ise bilimsel altyapıdan yoksun olduğu vurgulandı. 2021 yılında Bakanlık tarafından hazırlanan bir analiz raporuna atıf yapılsa da, grup, ellerine ulaşan belgede yalnızca karot ve röntgen çalışmalarının bulunduğunu, yasal olarak gerekli olan kapsamlı bir Deprem Performans Analizi’nin mevcut olmadığını savundu.
RİSK NEDEN 4.5 YIL GÖZ ARDI EDİLDİ
Müze Çalışma Grubu, eğer gerçekten bir risk varsa, bu riskin 4.5 yıldır neden göz ardı edildiğini sorguladı. Açıklamada, ziyaretçi, çalışan ve eser güvenliği gibi kritik konuların neden öncelikli olarak ele alınmadığına dair açıklama beklediklerini ifade ettiler. Riskli bir yapı olsa bile, modern mühendislik teknikleriyle güçlendirilmenin mümkün olduğunu hatırlattılar. Binada görülen çatı akması ve sıva dökülmeleri gibi problemlerinin, mimari tasarım hatalarından değil, yıllar süren bakım ve onarım eksikliklerinden kaynaklandığını belirten grup, bu sorunların yıkım gerekçesi değil, ihmalin bir sonucu olduğunu kaydetti. Açıklamada, yıkım yerine restorasyon yönteminin tercih edilmesi gerektiği vurgulandı.
Bakan’a yapılan çağrıda, tüm eserlerin sergilenememesi nedeniyle binanın yetersiz olarak değerlendirilmesinin bilimsel bir temeli olmadığı ifade edildi. Modern müzecilik anlayışının bu şekilde işlemediği anlatılırken, Antalya gibi zengin kültürel mirasa sahip bir kentin müzeciliği profesyonel yöneticilerle yeniden yapılandırması gerektiği vurgulandı. Koleksiyonların dönüşümlü ve tematik olarak sergilenebileceği ifade edildi.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ SUNULDU
Müze Çalışma Grubu, yıkım kararının derhal durdurulması, yapının tescil edilerek korunması, orijinal planlara uygun bir restorasyon ve güçlendirme yapılması gerektiğini belirtti. Ayrıca, yeni müze ihtiyacının şeffaf ve katılımcı bir süreçle ayrı bir proje olarak ele alınması gerektiği çağrısı yapıldı. 17 kuruluştan oluşan platform, yetkilileri geçmişe sahip çıkmaya ve ortak akılla hareket etmeye davet etti. “Antalya’nın geleceği, geçmişine sahip çıkarak kurulacaktır” ifadesiyle yapılan bu çağrı, kentin kültürel mirası adına kamuoyuna önemli bir mesaj niteliği taşımaktadır.