Bir ülkenin geleceği sadece üniversitelerde, laboratuvarlarda, fabrikalarda değil; sokaklarda top koşturan, mahalle aralarında potaya şut atan, asfaltın üstünde hayaller kuran çocukların avuçlarında şekillenir. Fakat bugün o avuçlar ellerinde tutulması gereken bir top yerine, çoğu zaman çaresizlik, umutsuzluk ve imkânsızlık taşıyor.
Spor, bir çocuğun hayata tutunmasının en temiz yollarından biridir. Yetenek kazandırır, disiplin öğretir, sorumluluk duygusunu perçinler ve en önemlisi ona bir yön gösterir. Fakat ülkemizde hâlâ birçok çocuk, spora erişimde adaletin olmadığı bir sistem içinde kayboluyor. Kimisi tesis olmadığı için, kimisi ailesinin maddi durumu yetmediği için, kimisi fırsat bulamadığı için yeteneğini içinde büyütüyor ama çıkartamıyor.
Mahalledeki Tek Kale Artık Yok
Bir zamanlar her mahallenin bir boş arsası, her sokağın bir “kale çizgisi” olurdu. Çocuklar saatlerce koşar, düşer, kalkar ama yılmazdı. Şimdi o boş arsaların yerinde dev siteler yükseliyor. Basketbol potalarının yerini otoparklar alıyor. Çocuklar, sokakta güvenle oynayabilecek alan bulamazken, spor artık yalnızca “tesisi olanın” yapabileceği bir aktiviteye dönüşüyor.
Bir çocuğun spora ulaşması lüks olmamalı; temel bir hak olmalı.
Fırsat Eşitliği Kağıt Üstünde Kaldı
Bugün büyük şehirlerde bile bazı semtlerde çocuklar yüzme havuzuna, spor salonuna, atletizm pistine ulaşabilirken; başka semtlerde yaşayan çocukların tek bulduğu alan boş bir otoparkın köşesi.
Düşünmesi bile acı:
Aynı şehirde doğmuş iki çocuk, sadece oturdukları yer farklı diye tamamen farklı geleceklere sahip oluyor.
Spor kulüplerine katılım ücretleri, lisans masrafları, ekipman fiyatları birçok aile için korkunç rakamlara dönüşmüş durumda. Yeteneği olan ama maddi gücü olmayan bir çocuk, daha başlamadan kaybediyor.
“Bizim Çocuklarda Yetenek Yok” Masalı
Yıllardır tekrar edilen bir söz var: “Bizim çocuklarda yetenek yok.”
Oysa bu büyük bir yanılgı.
Yetenek var ama yol yok.
Yetenek var ama destek yok.
Yetenek var ama alan yok.
Yetenek var ama adalet yok.
Bugün Avrupa’da birçok profesyonel sporcu, devletin erken yaşta sağladığı ücretsiz spor okullarında yetişiyor. Bizde ise aileler ay sonunda faturaları nasıl ödeyeceğini düşünürken çocuğunu bir spor okuluna yazdırmayı ikinci plana atmak zorunda kalıyor.
Kaybolan Her Çocuk, Kaybolan Bir Gelecek
Spor sadece madalya değildir.
Bir çocuğu kötü alışkanlıklardan, sokak risklerinden, umutsuzluklardan uzak tutan en güçlü araçlardan biridir.
Bugün futbolda, basketbolda, atletizmde veya yüzmede parlayabilecek binlerce çocuk, maddi imkânsızlıkların gölgesinde yok olup gidiyor.
Bir çocuğun kaybolması sadece o çocuğun değil, tüm toplumun kaybıdır.
Çözüm: Erişilebilir Spor, Ücretsiz Tesis, Gerçek Fırsat Eşitliği
Eğer bu ülke spor alanında gelişmek istiyorsa önce şunları gerçekleştirmeli:
Her mahalleye ücretsiz spor alanları yapılmalı.
Belediyeler çocuklara yönelik ücretsiz spor okullarını çoğaltmalı.
Maddi imkânı olmayan çocuklara ekipman desteği sağlanmalı.
Öğretmenler ve antrenörler mahalle mahalle yetenek taramaları yapmalı.
Kulüpler çocukları seçerken sadece “kim tanıdık” diye değil, “kim yetenekli” diye bakmalı.
Bu ülkenin geleceği, tesis kapılarında değil; sokaklarda top koşturan çocukların gözlerindeki ışıktadır.
Son Söz
Spor adaleti sağlandığında sadece başarılı sporcular değil; daha bilinçli, daha güçlü, daha umutlu bir toplum yetişir.
Çocuklarımızın geleceğini otoparkların gölgesine değil; sporun aydınlığına bırakmalıyız.
Çünkü bir çocuğun hayalini kurtarmak, bir ülkenin geleceğini kurtarmaktır.

