Bazı sağlık sorunları, yıllarca göz önünde bulunsa bile adını bilmediğimiz durumlar arasında yer alıyor. Bedenimizdeki değişiklikleri çoğu zaman “normal” olarak değerlendirebilir veya sadece estetik kaygılarla geçiştirebiliriz. Ancak uzmanlar, her görünümün gerçekte ne anlama geldiğinin farklı olabileceğini belirtiyor.
Lipödem, bu tür sorunlardan biridir. Selülite benzer bir görünüm sergilediği için sıkça göz ardı edilen bu durum, mikro dolaşım ve lenf sistemi ile ilişkili tıbbi bir rahatsızlıktır. Yanlış tanımlar, kadınların sadece dış görünüşlerini değil, iç dünyalarını da olumsuz etkileyebiliyor. “Neden çaba göstersem de değişmiyor?” düşüncesi, uzun süre zihinleri meşgul edebiliyor; oysa sorun, çabada değil, doğru teşhiste yatıyor.
ASIL SORUN YANLIŞ YORUMLAMA
Kadınların günlük yaşamlarında sıklıkla karşılaştığı bacak kalınlaşması, diz çevresindeki dolgunluk, basenlerin yuvarlaklaşması, dokunulduğunda hissedilen ağrı, kolay morarma ya da şişlik gibi belirtiler genellikle göz ardı ediliyor. Prof. Dr. Öztürk, bu konuda şu bilgileri paylaştı:
“Birçok kadın, bu sorunları kendiliğinden selülit olarak nitelendiriyor ve çözüm arayışına çıkıyor. Uzun saatler spor yapma, ev tipi masaj aletleri kullanma, selülit kremleri deneme, çeşitli çaylar ve detoks kürleri uygulama gibi yöntemler peşinde koşuluyor. Ancak lipödem, selülit gibi yüzeysel bir estetik sorunu değil; mikro dolaşım bozukluğu ve lenfatik baskıyla bağlantılı bir tıbbi durumdur. Bu nedenle ‘Bu görüntü selülit’ düşüncesiyle yapılan her yanlış müdahale, lipödemin ilerlemesine yol açar.”
SORUN İRADE EKSİKLİĞİ DEĞİL
Prof. Dr. Öztürk, kadınların kendi kendine oluşturduğu bu ‘selülit’ algısının, doğru tedavi sürecini geciktirdiğini vurguladı:
“Yanlış tanılar, maddi kayıpların artmasına sebep oluyor. Evde kullanılan cihazlar, krem setleri, masaj seansları, kozmetik uygulamalar ve özel spor üyelikleri gibi harcamalar yapılmasına karşın sonuçta değişiklik olmuyor. Lipödem, klasik tedavi yöntemleriyle gerilemediği için kadınlar, ‘Neden benim bedenim cevap vermiyor?’ diye düşünerek umutsuzluğa kapılıyor. Yanlış yöntemler, lipödem dokusunda baskıyı artırarak ağrı ve hassasiyeti tetikliyor. Kilo verdiği halde bacakları incelmeyen kadınlar ise sıkça kendilerini suçluyor. Oysa sorun, irade eksikliğinden değil, yanlış sınıflandırmadan kaynaklanıyor.”
LİPÖDEMİN SELÜLİTTEN FARKI
Lipödem ve selülit benzer görünebilir, ancak birbirinden tamamen farklı durumlar olduğunu belirten Prof. Dr. Öztürk, aralarındaki farkları şu şekilde özetledi:
– “Selülitte acı ya da dokunma hassasiyeti olmaz; lipödemde ise bacaklara hafif dokunuş bile belirgin ağrıya neden olabilir.
– Lipödemin kilo ile doğrudan ilişkisi yoktur; 65 kilo bir kadın da 95 kilo bir kadın da lipödemin evresine bağlı olarak benzer bacak formuna sahip olabilir.
– Diyet ve spor yapıldığında selülitte iyileşme görülebilirken, lipödemde alt beden genellikle bu çabalara yanıt vermez; üst vücut incelirken alt beden aynı kalabilir.
– Ayrıca lipödemde sık görülen ödem, soğukluk hissi, basınç duyusu ve kolay morarma selülitte gözlemlenmeyen durumlardır.”
Prof. Dr. Öztürk, “Sorun kadınlarda değil; lipödemin toplumda yeterince tanınmaması ve çoğu zaman selülit olarak yanlış tanımlanmasıdır.” dedi.
LİPÖDEM İÇİN HEDEFE YÖNELİK BESLENME
Ketomiks Diyet sisteminin, lipödemin oluşturduğu üç temel sorunu doğrudan hedeflediğini söyleyen Prof. Dr. Öztürk, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
– “İlk olarak, vücuttaki iltihap yükünü azaltan ve histamini düşüren beslenme prensipleriyle dokudaki hassasiyet ve şişliklerin azalması sağlanır.
– İkinci olarak, özel bitkisel karışımlar ve yeterli sıvı yönetimi ile bacaklardaki mikro dolaşım desteklenir, böylece lenf akışı rahatlar.
– Üçüncü aşamada ise alt bedendeki dirençli yağ dokusunun daha kolay yakılmasını sağlamak için bir metabolik düzen oluşturulur.
Ketomiks Diyet, bu üç etkiyi aynı anda çalıştırarak lipödemli kadınların sıkça dile getirdiği “Çaba harcıyorum ama alt beden hiç incelmiyor” sorununa pratik ve bilimsel bir çözüm sunuyor.”
KETOMİKS DİYETİN ÖNEMİ
Prof. Dr. Öztürk, “Lipödem, dışarıdan yalnızca yağ birikimi gibi görünse de aslında mikro dolaşım bozukluğu, lenf akımında yavaşlama ve dokuda inflamasyonun bir arada görüldüğü bir durumdur. Bu nedenle klasik diyetler, selülit kremleri, cihaz uygulamaları ve yoğun sporlar, lipödem dokusunda beklenen etkiyi yaratmaz. Ketomiks Diyet, lipödemin biyolojik yapısına göre geliştirilmiş, klinik gözlemlerle şekillenen hedefe yönelik bir beslenme modelidir. Bu yaklaşımda sirke, domates, buğday, süt ürünleri ve salamura-fermente gıdalar gibi histamin yükü yüksek besinler çıkarılır. Böylelikle mikro dolaşımdaki baskı azalır, ödem artışı durur ve yanma-sızlama hissi hafifler. Karbonhidrat yükünün düşmesi ve insülin dalgalanmalarının azalması, lipödem bölgesindeki iltihabi süreci sakinleştirir; birçok kişide ilk 7-10 günde ağrı ve ödemde belirgin azalma gözlemlenir. Lipödemde damar geçirgenliği arttığı için sıvı daha kolay sızar, dolaşım yavaşlar ve bacaklar soğuk, ağır ve sıkışık hissedilir. Ketomiks Diyet, bu süreci hedef alır. Diyette kullanılan özel bitkisel bileşenler (rezene, biberiye, zerdeçal, kişniş, kiraz sapı gibi) mikro damarları destekler ve damar tonusunu düzenler. Tuz tamamen yasak değildir; ancak dolaşımı zorlamamak adına kontrollü bir şekilde kullanılır.” diye konuştu.
DOĞRU BESLENME OLMADAN LİPÖDEM GERİLEMEZ
Lipödemde klasik diyetlerin neden etkili olmadığını da açıklayan Prof. Dr. Öztürk, şu bilgileri paylaştı:
“Klasik diyetler, kaloriyi azaltarak, proteini artırarak ve karbonhidratı sınırlandırarak uygulanır. Ancak bunların hiçbiri lipödeme özgü değildir. Ketomiks Diyet, inflamasyonu, histamini ve ödemi aynı anda hedef alır. Yağ hücresine metabolik anahtar sağlar, lenfatik akışı destekler, mikro dolaşımı düzenler ve bölgesel baskıyı azaltır. Böylece kadınların yıllardır yaşadığı ‘üst inceliyor – alt incelmiyor’ döngüsü kırılmış olur. Lipödem tedavisinde diyetin şekli, fiziksel
