Kadın hakları aktivisti Avukat Hülya Gülbahar, 2025 yılının kadınların temel hak ve özgürlüklerinin sistematik bir şekilde hedef alındığı, eşitsizliklerin ve kadın düşmanlığının daha da derinleştiği bir dönem olacağını ifade etti. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü çerçevesinde Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu ile Konyaaltı Belediyesi tarafından gerçekleştirilen panelde konuşan Gülbahar, kadın hakları mücadelesinin tarihsel geçmişine inerek günümüzdeki tehditlere vurgu yaptı.
Konyaaltı Belediyesi Feslikan Salonu’nda düzenlenen panel, kadına yönelik şiddetle mücadelede hukukun ve dayanışmanın önemini vurguladı. Türkiye’nin önde gelen kadın hakları savunucularından biri olan Avukat Hülya Gülbahar’ın konuşmacı olduğu etkinliğe, hukukçular, siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarının yetkilileri katıldı.
DİKTATÖRLÜĞE KARŞI MİRABEL KARDEŞLERİN MÜCADELESİ
Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğün sona ermesinde önemli bir rol üstlenen Patria, Minevra ve Maria Teresa Mirabal kardeşler, 1930 yılından itibaren 30 yıl boyunca Diktatör Rafael Trujillo’nun baskıcı yönetimine karşı direniş gösterdiler. Kadın hareketinin simgelerinden biri haline gelen Mirabal kardeşler, 25 Kasım 1960’ta acımasızca öldürüldü. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1999 yılında alınan bir kararla bu tarihi, ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ olarak ilan etti.
AV. GÜLBAHAR: ‘ONURLU MÜCADELE KADINLARA GÜÇ VERİYOR’
Paneldeki konuşmasına Mirabal kardeşleri anarak başlayan Avukat Hülya Gülbahar, bu kardeşlerin diktatörlüğe karşı verdikleri onurlu mücadelenin, günümüzde dünyanın dört bir yanındaki kadınlara ilham verdiğini belirtti. Diktatör Trujillo’ya karşı mücadele eden Minevra Mirabal’a avukatlık yapma izninin verilmemesinin bu mücadelede etkili olduğunu vurguladı.
MİRABAL KARDEŞLERİN HAREKETİ DİKTATÖRLÜĞÜ YIKTI
Mirabal kardeşlerin Dominik Cumhuriyeti’ndeki diktatörlüğe karşı verdikleri siyasi mücadelenin, ülke genelinde yankı bulduğunu ve 25 Kasım 1960’ta işkence ve tecavüze uğrayarak acımasızca öldürüldüklerini hatırlatan Gülbahar, bu cinayete trafik kazası süsü verilmek istendiğini dile getirdi. Mirabal kardeşlerin öldürülmesine kaza süsü verilmesi çabalarının başarısız olduğunu ve onların başlattığı ‘Clandestina’ adlı Sosyal Değişim Hareketinin, Trujillo diktatörlüğünün yıkılmasında önemli rol oynadığını ifade etti. Kız kardeşlerin, o günden sonra ‘kelebekler’ olarak anılmasının sebebinin içlerinden birinin kod adının ‘kelebek’ olması olduğunu belirtti.
‘OTORİTERLEŞME KADINA ŞİDDETİ ARTIRIYOR’
Mirabal kardeşlerin trajik bir şekilde katledilmesinin ardından 1981 yılında önce Latin Amerika’da, 1999’da ise tüm dünyada kadına yönelik şiddetle mücadele günü olarak anılmaya başlandığını hatırlatan Gülbahar, günümüzdeki durumu değerlendirdi. Konfüçyüs’ün “kadın önce babasına, sonra kocasına, sonra oğluna itaat eder” sözüne atıfta bulunan Gülbahar, sistemin kadınlardan beklediği hizmet ve itaatin yüzyıllardır değişmediğini ifade etti. Kadınlara yönelik şiddetin bireysel değil, politik bir mesele olduğunu savunan Gülbahar, otoriterleşmenin artmasıyla birlikte şiddetin de artış gösterdiğini belirtti.
‘2025 YILI KADIN DÜŞMANLIĞININ DERİNLEŞTİĞİ BİR DÖNEM’
Gülbahar, 2025 yılının kadınların temel hak ve özgürlüklerinin sistematik olarak hedef alındığı, eşitsizliğin ve kadın düşmanlığının daha da derinleşeceği bir dönem olacağını vurguladı. Yargı paketleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı hutbeleri aracılığıyla, kadınların kıyafet, miras hakları ve yaşam tarzlarının hedef alındığını belirtti. Medeni Kanun’a yönelik saldırı hazırlıklarının hız kazandığını da ifade etti.
12. YARGI PAKETİNE ‘AİLE ARABULUCULUĞU’ ELEŞTİRİSİ
TBMM’ye sunulması beklenen ancak son anda ertelendiği öğrenilen 11. Yargı Paketi’nin, LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığı artıran ve anayasal protesto hakkını hedef alan düzenlemeler içerdiğini ifade eden Gülbahar, gündemdeki 12. Yargı Paketi’nin ise kadınların boşanma sonrasındaki tek ekonomik güvencesi olan nafaka hakkını sınırlandırmayı amaçladığını söyledi. 12. Yargı Paketi’nde yer alan ‘Aile arabuluculuğu’ kavramının, şiddet mağduru kadınları faille masaya oturmaya zorlayacak bir tuzak olduğunu savunan Gülbahar, ‘hızlı boşanma’ vaadinin ise erkekler lehine bir “boş ol” sistemi getirme riski taşıdığını belirtti.
KADINLARA ‘MEDENİ KANUNA SAHİP ÇIKIN’ ÇAĞRISI
Tüm bu yasal girişimlerin neredeyse 100 yıllık kazanım olan Medeni Kanun’u ortadan kaldırmaya yönelik olduğunu ifade eden Gülbahar, Medeni Kanun’un laikliğin, eşit yurttaşlığın ve aile içindeki kadın haklarının asgari güvencesi olduğunu vurguladı. 12. Yargı Paketi ile gündeme gelen nafaka sınırlamaları, aile arabuluculuğu ve hızlı yargılama adı altındaki düzenlemelerin kadınların boşanma son




